Ana içeriğe atla

Zerzevat-ı Farikalar

Adalet mülkün temelinde kalmış kimsenin umurunda değil.
Enkaz altında kalan hak hukuk insanlık üçlemesi vicdanı yetim bırakarak ezilmesine neden olmuş.

Vicdan dan yoksun olarak yaratılmış kişiler fütursuzca saldırıda, ahkam kesmede.
Bu alameti farika dediğimiz yaratılmışlar kendilerini üstün varlık olarak görmektedirler, gerçek ise bildikleri fakat hiç bir zaman yüzleşemedikleri kadar acıdır onlar için.

Yüce Mevla geçici dünya zevkleri ve makamları ile onlara kurtuluş şansı vermiştir fakat onlar fıtratlarında ve genlerinde olduğu gibi ellerinde ki bu gücü ebedi zannedip zulmetmekte, güçsüz kalanın üstüne basmaktadırlar.

HAK Allah tarafından insanoğluna verilmiş bir hediyedir. Bunun aksi veyahut eksiği mümkün değildir. Kendini üstün zanneden zerzevat-ı farikalar unutmamalıdır ki Hak'ın sahibi her zaman Hak'ını korur, gözetir.

İki nefes arasında yaşadığımız bu geçici alemde, ebediyetimizin temellerini atmaktayız. Temelin sağlamlığı Hak ile mümkündür. Her bireyin iki Hakkı vardır biri kendinin hakkıdır diğeri de kul hakkıdır. İnsan kendi hakkını savunduğu derecede saygı duymalıdır diğer hak sahiplerine.

Siz siz olun Hak yemeyin, her kim olursa olsun Hakka saygı duymayanla bir olmayın.
Zalimin yanında ki de zalimdir aynı derecede suçludur.
Zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır, zerzevattan farksızdır.

Vtk

Buraya kadar olan laf kalabalığı bendendi son söz Yunus'tan olsun.


Bir kez gönül yıktın ise 
Bu kıldığın namaz değil 
Yetmiş iki millet dahi 
Elin yüzün yumaz değil 

Bir gönülü yaptın ise 
Er eteğin tuttun ise 
Bir kez hayır ettin ise 
Binde bir ise az değil 

Yol odur ki doğru vara 
Göz odur ki Hak’kı göre 
Er odur alçakta dura 
Yüceden bakan göz değil 

Erden sana nazar ola 
İçin dışın pür nur ola 
Beli kurtulmuştan ola 
Şol kişi kim gammaz değil 

Yunus bu sözleri çatar 
Sanki balı yağa katar 
Halka matahların satar 
Yükü gevherdir tuz değil



Yunus Emre







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu.

Namık Kemal Zindanı

Payas Kelesi Osmanlı İmparatorluğunun son yüz yılında ve Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında hapishane olarak da kullanılmıştır. Payas Kalesinin konumu ve dayanıklı yapısı ile bu görevi üstlendiğini düşünmekteyiz. Kalenin en ünlü misafiri kuşkusuz ki vatan şairi Namık Kemal'dir. 1873 yılında "Vatan Yahut Silistre" eserini sahneledikten sonra çıkan karar ile Kıbrıs Magosa'ya sürgün edilmiştir. Magosa sürgünü yolunda zamanın da buharlı gemilerin uğradığı ve önemli bir ticaret limanı olan Payas'a getirilmiş ve Payas Kalesi içerisinde bir hafta kadar tutularak Kıbrıs gemisinin gelmesi beklenmiştir. Namık Kemal'in kaldığı zindan; etrafı kalın duvarlar ile tamamen kapalı olan tek hayat kaynağı tavan kubbesindeki havalandırma deliği bulunan kalenin girişten sağ tarafında ki burcu idi. Fotoğrafta zindanın daha sonraları alt tarafında açılan giriş kapısı görünmektedir. vtk.

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?

HALİFELİK VAR MI? YOK MU? Son günlerde tartışılan ve basamak olarak kullanılmaya çalışılan Halifelik makamı ve Hilafet hakkında bilinen yanlışlar nelerdir? Kısa bir yazı ile bilgi verelim. Hilafeti tekrar getirme heveslisi olanlar iyi okusun da nasıl bir hayal ile avunup kandırıldıklarını görsünler. Halifelik, yerine geçen, ardından gelen anlamına gelmektedir. İslam dininde Peygamber efendimizden sonra oluşturulan yönetim makamıdır. Yani Halifelik şura’nın, danışman’ın, adaletli yönetimin olduğu Meclistir. Peygamberimiz bile kendiliğinden bir iş yapmayarak danışarak ve adalet çerçevesine sadık kalarak yönetim yapmıştır. Kendisinden sonra gelen dört halife de bu anlayışla İslam Devletini yönetmiş şura dan, danışma dan ve meclisten vazgeçmemiştir. 661 yılında dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatından sonra gerçek manada halifelik kalkmıştır, bitmiştir. HALİFELİĞİN TEKRAR GELMESİ 1263 yıl boyunca Halifelik kişisel amaçlar için kullanılan bir makam ve unvan olarak kalmıştır