Ana içeriğe atla

İhtilalin Son Durağı



Bugün 6 Mayıs Devrimci Sol gençliğin lideri Deniz Gezmişin ölüm yıl dönümü. 
İhtilal günlerini yaşayanlar ve bilenler için manidar bir gün.

Artık eskisi gibi bilinmez anlatılmaz ihtilal günleri . Yeni nesil bu yaşanmış gerçekliği bir roman gibi zanneder.
Ya diğer taraf acıyı yüreğinde hissedenler?

Mevzunun detayına girmeyeceğiz. İhtilallerde kullanılarak, karşı karşıya getirilerek yitirdiğimiz gençlerimizin ebedi istirahatgahlarında ki  ortak kaderlerine bakacağız.

Yitik bir neslin ortak kaderini oluşturan Ankara Karşıyaka Mezarlığı.

Hiçte sıradan bir mezarlık değildir burası. 12 Eylül Darbesi'nin en acıklı hikâyeleri Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda yatıyor. Acılar unutulmadı. Asılan ve öldürülen yüzlerce vatan evladı bugün Karşıyaka'da sırt sırta yatıyor. Ülkücü ve devrimcilerin fikir babaları ve efsane isimleri aynı yerde.  120 devrimci ile 50 ülkücünün son durağı burası.

Devrimcisinden ülkücüsüne, vurulanından idam edilenine yüzlerce gencin yattığı Karşıyaka Mezarlığı, tek başına bu acı hikâyeyi sırtında taşıyor.

12 Mart öncesinden 12 Eylül 1980'e kadar uzanan süreçte 5 bin 800 kişi öldü.
ihtilalin acı meyvelerini bağrına basan Karşıyaka, bir hiç uğruna karşı karşıya gelen, birbirine silah sıkanların son pusu yeri oldu. Devrimci solcu gençler, ülkücüler, hemen yakındaki karşı tepelerde devletin güvenlik güçleri...
Onlarca vatan evladı, bugün koyun koyuna yatıyor. Kaybeden ise analar babalar, dostlar ve arkadaşlar oldu!

12 Eylül öncesi sağ ve sol hareketlere mensup ölen insanların ve  ihtilal sonrası idam edilenlerin gömüldüğü yer, 'son durak' oldu Karşıyaka. Hayatın öteki yakasında geçenlerin buluştuğu mezarlıktı artık burası.

Ve hiçbirinde ayrım gözetmedi ölüm; sağcı ya da solcu olduklarını bile sormadı...

Bugün ülkücü hareket ile sol örgütlerin lider kadroları ve ihtilalden sonra idam sehpasına giderek aynı sonu paylaşan birçok isim yan yana yatıyor.

İhtilalden sonra idam edilen ülkücü hareketin efsane isimleri; Fikri Arıkan, Ali Bülent Orkan, Mustafa Pehlivanoğlu, 12 Eylül öncesinde solcuların öldürdüğü Yavuz Turhan, Murat Oğuz, Abdullah Gülbahar, Ali Keskin, Aytekin Güner, Ali Alper Demir, Bilal Şahin, Ercüment Yahnici Hürcem Gülsoytırak, Hamza Uzgören, İlhami Balcı, İmdat Can, Lütfü Özdemir, Mustafa Güneş, Süleyman Tumay, Şahin Bingöl, Şükrü Tok, Ümit Kapucu, Yahya Gözütok, Yusuf Baş

Yine ülkücü hareketin tarihinde önemli yere sahip, hareketin kurucularından "Türkmen Ağası" lakaplı MHP Genel Başkan Yardımcısı merhum Dündar Taşer'in (13 Haziran 1972) mezarı da sol örgütlerin idol isimlerinin mezarlarının yanı başında. Türk milliyetçiliğinin lideri Alparslan Türkeş'in ilk eşi Muzaffer Türkeş (ölüm tarihi: 11 Haziran 1974) hanımefendi de burada medfun.

Karşıyaka'da ülkücülerin yanı sıra, Marksist ve sol örgütlerin lider kadroları ve militanları da yatıyor. Türkiye'yi 12 Mart ve 12 Eylül'e sürükleyen süreçte kullanılan ve öldürülen birçok isim buraya gömülmüş.

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) lideri ve öncülerinden 6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan ve 30 Mart 1972'de Kızıldere'de öldürülen Türkiye Halkın Kurtuluş Partisi- Cephesi'nin (THKP-C) lideri Mahir Çayan ve yine örgütün önemli isimlerinden Ulaş Bardakçı ile diğer örgüt mensuplarının bazılarının mezarları Karşıyaka'da. 12 Eylül öncesi çatışmalarda ölen Ertan Sarıhan, Sebahattin Kurt, Hakan Şenyuva, Kazım Özüdoğru, Hüdayi Arıkan, Sezai Ekinci gibi birçok sol örgüt mensubu ile ihtilalde idam edilen Erdal Eren, Necdet Adalı gibi isimler de burada yatıyor.

Birbirine elli yüz metrelik mesafedeki mezarların birçoğu o gün 'çatıştıkları' ülkücü gençlere de komşu. 


Mustafa Pehlivanoğlu'nun, mezar taşında yazdığı gibi bize de son söz düşer;
“  Vatan Sağolsun…"


Vtk

Kaynak: FATIH UĞUR - MEHMET BAKI, Hakkı Öznur.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu.

Namık Kemal Zindanı

Payas Kelesi Osmanlı İmparatorluğunun son yüz yılında ve Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında hapishane olarak da kullanılmıştır. Payas Kalesinin konumu ve dayanıklı yapısı ile bu görevi üstlendiğini düşünmekteyiz. Kalenin en ünlü misafiri kuşkusuz ki vatan şairi Namık Kemal'dir. 1873 yılında "Vatan Yahut Silistre" eserini sahneledikten sonra çıkan karar ile Kıbrıs Magosa'ya sürgün edilmiştir. Magosa sürgünü yolunda zamanın da buharlı gemilerin uğradığı ve önemli bir ticaret limanı olan Payas'a getirilmiş ve Payas Kalesi içerisinde bir hafta kadar tutularak Kıbrıs gemisinin gelmesi beklenmiştir. Namık Kemal'in kaldığı zindan; etrafı kalın duvarlar ile tamamen kapalı olan tek hayat kaynağı tavan kubbesindeki havalandırma deliği bulunan kalenin girişten sağ tarafında ki burcu idi. Fotoğrafta zindanın daha sonraları alt tarafında açılan giriş kapısı görünmektedir. vtk.

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?

HALİFELİK VAR MI? YOK MU? Son günlerde tartışılan ve basamak olarak kullanılmaya çalışılan Halifelik makamı ve Hilafet hakkında bilinen yanlışlar nelerdir? Kısa bir yazı ile bilgi verelim. Hilafeti tekrar getirme heveslisi olanlar iyi okusun da nasıl bir hayal ile avunup kandırıldıklarını görsünler. Halifelik, yerine geçen, ardından gelen anlamına gelmektedir. İslam dininde Peygamber efendimizden sonra oluşturulan yönetim makamıdır. Yani Halifelik şura’nın, danışman’ın, adaletli yönetimin olduğu Meclistir. Peygamberimiz bile kendiliğinden bir iş yapmayarak danışarak ve adalet çerçevesine sadık kalarak yönetim yapmıştır. Kendisinden sonra gelen dört halife de bu anlayışla İslam Devletini yönetmiş şura dan, danışma dan ve meclisten vazgeçmemiştir. 661 yılında dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatından sonra gerçek manada halifelik kalkmıştır, bitmiştir. HALİFELİĞİN TEKRAR GELMESİ 1263 yıl boyunca Halifelik kişisel amaçlar için kullanılan bir makam ve unvan olarak kalmıştır