Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeni Hamle Geliyor...

Yaklaşık bir yıldır devam eden Hükümet cemaat savaşının bir sonraki hamlesi ne olur nasıl olur merakla beklemekteyiz. Tahminimce hamle Hükümetten gelecek ve cemaatin belini dahada kıracaktır. Bu hamle üst düzey kamu görevlilerine olacaktır. Cemaatçi bakanlar gitti ama asıl tehlikli olan yürütmedeki görevliler yani Vali, Kaymakam, Belediye Başkanları. Hükümet okyanus ötesi hiç kimseyi aday yapmayacaktır yerel seçimlerde. Başbakanın dediği gibi temizleyecektir içlerinden onları. İç işlerinin yeni Bakanı ile de Devletin içerisine sızmış imamlar temizlenecektir. Beddua ile kendi ayağını vuran cemaat sona yaklaşmaktadır. 40 yıllık gerçek ortaya çıktığında tozlu raflardaki yerini alacaktır abiler ablalar.

KADER

İyi yahut kötü bütün hakikatler, aslana benzer Onlara dokununca âlemi birbirine katarlar Hakikat, kıyısı dibi bulunmayan büyük bir deryadır O deryanın suyu ise baştan başa ateştir, dalgası da inci Ey can! Bu hakikat, ateş yağmurudur. Bir damla su yüzünden yer yüzü harabeye döner Bir damlanın meydana getirdiği tufanda, Niceleri Nuh Aleyhisselam’la birlikte aynı gemiye biner, Niceleri de boğulur gider. Her insan topraktan yaratılmış, Vücudunda nice gökyüzü güneşi vardır. Orda nice güçlü, kuvvetli kükremiş aslanlar Ceylanlar şekline girmiş gizlenmişlerdir. Aslında insanın aradığı her şey, her şekil, her suret, Düşünceden meydana gelir. Gönle, gamdan bir peygamber gelince, Ötelerden Cebrail gönle iner. Düşünce Meryem gibi yüzlerce İsa’ya gebe kalır Gecenin gizlediği hakikat nedir? Bu tepeden tırnağa kana bulanmış gök kubbeden yağan nedir? KENDİ CİĞERİNDEN AKAN KAN MIDIR? PEKİ, KADER NEDİR? BU KANI DURDURMAK MI? YOKSA O KANLA BOĞULMAK MIDI

Şikayetname

Divan edebiyatımızın en büyük şairlerinden ve "Yedi Ulu Ozan" dan biri olan Fuzuli'nin yaşamı zorluklar içerisinde geçmiştir. O yaşadığı zorlukları şiirinde kullanmıştır.  Tüm yaşadıklarına rağmen dünyevi bir isteği ve amacı olmamıştır. Eserlerinin ana teması İlahi Aşk olmuştur her zaman.  Eserlerinde durum değerlendirmeleri de yapan Fuzuli, bizlere şah eser niteliğinde bir eser bırakmıştır. Günümüz  bürokrasi  ve mal zenginlerinin Allah kullarına reva gördüğü hor görüşe unutulmaz bir eserle cevap vermektedir. Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler. Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır? Dediler: - Bizim adetimiz böyledir. Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gön

Şehzade Mustafa - Taşlıcalı Yahya Mersiyesi

MEDED meded bu cihanın yıkıldı bir yanı Ecel celalileri aldı Mustafa Han'ı Dolundu mihr-i cemali bozuldu erkanı Vebale koydular al ile al-i Osman'ı Yalancının o kuru bühtanı, buğz-ı pinhanı Akıtdı yaşımızı yakdı nar-ı hicranı N'olaydı görmeye idi bu macerayı Yazıklar ane ki reva gördü bu re'yi gözüm Nesim-i subh gibi yerde koyma ahımızı Hakaret eylediler nesl-i padişahimizi Bunun gibi işi kim gördü kim işitti aceb Ki oğluna kıya bir server-i Ömer-meşreb ilahi cennet-i firdevs ana durağ olsun Nizam-ı alem olan padişah sağ olsun Taşlıcalı Yahya Medet! Medet! bu cihanın yıkıldı bir yanı Ecel celâlileri aldı Mustafa Han'ı Tolundu mihr-i cemâli, bozuldu erkânı Vebale koydular al ile Al- Osman'ı Bunun gibi işi kim gördü, kim işitti aceb Ki oğluna kıya bir Server-i Ömer-meşreb? Getirdi arkasını yere Zâl-i devr-i zaman Vücuduna sitem-i Rüstem ile erdi zeban Döküldü gözyaşı yıldızları, çoğaldı figaan Dem-i memâtı Kıyamet gününden oldu n

İS KOKUSU NEREDEN GELİYOR ?

İS KOKUSU NEREDEN GELİYOR ? Kış Mevsiminin gelmesi ile birlikte şehrimizde özellikle akşamları ortaya çıkan is kokusunun kaynağı merak edilmektedir. Halk arasında tartışmalara neden olan is'in evlerde ısınma amacı ile kullanılan kömür yakıtından veya şehrimizde bulunan fabrikalardan geldiği zannedilmektedir. Isınma amaçlı tüketimin, geçtiğimiz yıllarda bu şekilde bir probleme neden olmaması ve bu yıl yaşanan olayda is kokusunun çok yoğun olması şüpheleri fabrikalara yöneltmekte. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu kirliliğin nedeni ne olursa olsun yetkililerin bir an önce gerekli önlemleri alması gerekmektedir.

TÜRKİYE SANAYİ'SİNİN KALBİ PAYAS

TÜRKİYE SANAYİ'SİNİN KALBİ PAYAS Hatay'ın çiçeği burnunda ilçesi Payas, tıpkı bir buz dağı gibidir. Türkiye'deki binlerce ilçeden, binlerce yerleşim alanından biri olmasına rağmen Tarihi ve doğal zenginliklerinin yanı sıra sanayisi ile de atılım yaparak farklılığını ortaya koymuştur.   Demir çelik sektörünün ve buna bağlı olan tüm iş kollarının faaliyet gösterdiği Payas, gündemi ile ülkemizde sanayi borsasına yön vermektedir. Türkiye'nin önde gelen kuruluşlarının yer aldığı Payas, her yıl İSO 500 listesinde ilk sıralarda mutlaka yer almaktadır. İlçe olunması ile birlikte Ülkede kendisinden daha çok söz ettirecek olan Payas'ı gelecekte altın günleri beklemektedir.  Geçmişte Sancak merkezi olan Payas halkı ve yönetimi ile birlikte dirayetli ve çok çalışması ile hak ettiği seviyeye mutlaka gelecektir.

mısır

"AL AZiF" denen kitapta Şeytanı Çağırma rituellerinden yapılması gerekenleri tarif eder, O Kitap da şimdi yeni moda olan el hareketinden bahseder ... Yani rabia işaretinden..... Mısırlılar sahillerde, denizde eğlenirken bizler meydanlarımızda onlara destek oluyoruz  yırtıyoruz kendimizi diğer Araplara destek olduğumuz gibi. Burnumuzun ucunda ki Türkmen kardeşlerimizi görmüyoruz, yaşadıkları ilgilendirmiyor bizleri. Amerikan ajanı ve hizmetkarı olduğu kanıtlanmış Mursi'yi desteklemek her şeyden önemli değil mi bizim için... Bu ajanı hemde Şeytan çağırma sembolü ile desteklemek daha bi Müslüman yapıyor bizi... Oysa ki kardeşlerimizin ezilmesi gayet normal..... Uyan ey ülkemin güzel insanları sana senden başka dost yok.....
Bugün Aşura O gün Kerbela da kazanan Yezid ve yandaşları vardı, Bugün yaşayan Yezid ve torunları var. Ey Allah'ım! Ülkemizi ve Milletimizi Yezid ve soyundan koru. O gün Kerbela da galip gelen Yezidin soyunu helak et... Birliğimize ve Mazlumlarımız'a dirayet ver, güç ver.

Değişken Bir Durum

Eskilerin deyimi ile "siz necisiniz beyler" demek geliyor içimden. Tamda bugünlerde yaşamakta olduğumuz seçim öncesi zamanlarda. Toplamda 50 km mesafede farklı siyasal görüşleri çıkıyor ortaya. Biri A partisinin aday adayını diğeri B partisinin aday adayını destekler konumda, bulundukları yerden çıktıkları an destekleri sadece isim değişikliğine uğramıyor siyasal görüşe de uğruyor. Şehirde A cı, İlçede B ci, Kırsalda C ci oluveriyorlar birden. Kutsal bir meslek ve görev olan gazeteciliği ayaklar altına alıp sözüm ona kalemlerinin özgürlüklerini duygusal gülümsemelere karşı pati sallamak olarak görenler bile var. Özel haberlerden geçilmiyor maşallah, araştırmacı bir o kadar da bilgili ve kitleleri harekete geçire bileceklerini var sayan gazetecilerimiz, Duayen, Fenomen ve Medya imparatoru niteliğinde. Yazık ki bir umut diye yola çıkan aday adaylarının yakasına yapışılmış "kesin sensin aday" denmiş elinde ki ile yetinilmemiş avucundaki de alınmıştır. Bu iş

"Kızgınlık çok gürültülüdür, oysa kırgınlık ne kadar da sessiz..."

Kızgın değilim artık arada kaynamışlara.  Kızdığımda içimde bir yanardağ oluşuyordu. İçimde ki insan sevgisinden dolayı, zarar vermiyordum kimseye. Bıraktım artık kızgınlığımı. Bundan sonra kızgınlık olmayacak kendi adıma. Susmak var bundan böyle. Aman haa unutmadan bu sessizlik kabulleniş, boyun eğme sessizliği değil sakın ola ki baş eğmek diye bilmeyin. Dağlar hep sessiz olur heybeti oranınca, çakıl taşlarına kızmazlar. Bu böyle biline böyle de duyurula.....

BURNUNDAN KIL ALDIRMAMAK

Hayat akarken bazen büyük sorunların çok basit  çözümleri  olabilir. Bu çözümlere ulaşmak için herkesi dinlemeyi bilmek, herkesin fikirlerine açık olmak gerekir. Korkmamalı insanoğlu karşısındakinden, yüzleşmeli yaptığı hatalar ve yanlışlarla. Unutulmamalıdır ki küçük görülen hiç bir şey aslında çok küçük ve önemsiz değildir. Tarih küçümsenen ve elde edilmiş zannedilen hezimetlerle doludur.  Sizde korkularınızı ve ön yargılarınızı bir tarafa bırakarak iş işten geçmeden yüzleşin doğrularla.  İşte size yerinde bir hikaye, umarım ders alırsınız.... BURNUNDAN KIL ALDIRMAMAK Zengin yaşlı bir adam bir sabah müthiş bir  baş ağrısıyla  uyanır, İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrının sebebini anlayamaz sadece ağrı kesiciler verip, gider. Fakat adamın baş ağrısı geçeceğine daha da artarak sürer.  Baş ağrısının yanında gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır. Adam ağrıyı kesene servet  vaat eder. Ama do

Saygıda Zorunluluk

Hiç kimse bir başkasını sevmek zorunda değil. Zorla da sevdirilmez hatır içinde sevdirilmez, Fakat sevmek zorunda olmadığınız, ATATÜRK'e saygı duymak zorundasınız. Şuan sevmediğinizi benimsemediğinizi anırdığınız pis ağızlarınız  Atatürk olmasaydı da olurdu evet olurdu  Hemde nasıl olurdu siz çok iyi biliyorsunuz Bilmiyor iseniz; Hizmet ettiğiniz efendilerinize sorun söylesin sizlere.......

Mevlana'dan .....

Ele geçen şeyin tadı, tuzu, değeri, oraya varmak için çekilen yol zahmeti kadardır.  Çölün tozunu yutmayan, dilini dudağını çöl güneşinde çatlatmayan zemzemin lezzetini bilemez.  Ömür boyu hayalini kurmayan Kabe'nin kadrini tartamaz.  O halde önce yan ki su seni kandırsın, acık ki ekmek damağında bir lezzet bıraksın.  Özle ki bulduğunda gerçekten bulmuş olasın. Hiç bir zaman geç kalmadınız, kaç kere yoldan dönmüş de olsanız,  kaç kere döndürülmüş de olsanız,  dünyanın bütün günahını taşıyor da olsanız, hayatınızdaki her şeyden kendinizi suçlu hissediyor da olsanız, kendinizin ‘Yüreğiniz’ tarafından kabul edileceğine inanmıyor olsanız da siz yine de ‘kendinize-Yüreğinize’ yürüyünüz. Hiç kimse size inanmasa da siz kendinize inanın. Küle döndüysen, güle dönmeyi bekle. Geçmişte küle dönüştüğünü değil, küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla. Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret.  Yenik düşüyor san özlemlerine aldırma, kalbindeki o u

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması Şehzade Beyazıt'ın, kendisine dost gözüken baş düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyle ve kardeşi Selim (sonradan II. Selim)'le tutuştuğu Konya Savaşı'nda yenilgiye uğraması, O'nun hayatına mal oldu. Her ne kadar Beyazıt, sonradan pişmanlık duyarak "babası"ndan af ve özür dileyen mektuplar yazmışsa da, bunlar da Lala Mustafa Paşa'nın adamları tarafından ele geçirilerek yok edildi ve Kanunî'ye eriştirilmedi. Sonunda Beyazıt, îran Şahı Tahmasb'a sığınmak zorunda kaldı. Tahmasb, önce şehzadeyi çok iyi kabul etmiş, fakat sonradan, Osmanlı saltanatının tek adayı Şehzade Selim'in dostluğunu ve minnetini kazanmak düşüncesiyle, O'nu, istanbul'dan gelen Selim'in adamlarına teslim ederek, 25 eylül 1561'de öldürülmesine sebep olmuştur. Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını  {takma adını)  kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakar

HÜRRİYET KASİDESİ

HÜRRİYET KASİDESİ  1.Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten     Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten  2.Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten     Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten  3. Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma     Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten  4.Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır     Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten  5. Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir     Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten  6.Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye     Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten  7.Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler     Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten  8.Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim     Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten  9.Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake     Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten 10.Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette     Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı

Karaların Karası Eylül

12 Eylül 1980 Cuma günü... Günümüz gençlerinin bilmediği sadece duydukları bir tarih, dönemi yaşayanların ise kap kara anılarıyla unutamadıkları bir zaman. Yıl olmuş 2013 evlatlarımız var rüzgarın esintisinden sakındığımız "daha o çocuk" dediğimiz evlatlarımız. Gençlerimiz var hayatı sanal alemde gören, pembe toz bulutları içerisinde yaşayan gençlerimiz. 12 Eylül 1980 yılında da evlatlarımız vardı filiz gibi pırıl pırıl, gençlerimiz vardı hemde dağ gibi gençler onların klavyeleri yoktu, oyuncakları hiç olmamıştı. Sırtlarında ağır yükleri vardı sözde değil özde yükler. Gençlerimiz vardı 1980 de. Hayalleri vardı, umutları vardı onların, gelecekleri vardı. Onlar da ana kuzuları idi, babalarının umutlarıydı. Hayalleri kendileri için değildi ülkeleri içindi onların. Daha o yaşta "feda" demişlerdi gençliklerine. Başı dik onurluydu onlar "Baş verirlerdi baş eğmezlerdi" onlar. Toplumun gururuydu, onuruydu onlar. Kahpe Eylül geldi ansızın, o imrenilesi,

Payas Kalesi

Sokollu Mehmet Paşa Kervansarayı’nın batı kısmında, kıyıdan 700m uzaklıkta, etrafı hendekle çevrili olan Payas Kalesi yer alır. Payas Kalesi, bulunduğu yerde çok eskiden kalma Haçlılar tarafından inşa ettirilmiş hacıların güvenliğini sağlamakla görevli Tapınak Şövalyelerinin kontrolü altında hizmet görmüş, harap vaziyette ki kale kalıntıları üzerine,  Osmanlı İmparatorluğu tarafından, temelleri tamir edilemeyeceği anlaşılınca  (1567 – 1571) aslına sadık kalınarak yeniden inşa edilmesi ile bugünkü şeklini almıştır. Külliyeye çok yakın olan Payas Kalesi, fiziki konum itibariyle külliyenin doğu kanadındaki kervansarayın simetrik olarak dengeleyici unsuru gibi durmaktadır. Mimar Sinan’ın, külliyenin planını kaleyi de hesaba katarak tasarladığı ve kaleyi külliyenin bir parçası gibi değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Payas Kalesi yapıldığı dönemde Sürre Alaylarını, ticaret kervanlarını koruyan bir karakol ve ileri sefer karargahı olarak hizmet vermiştir. Vatan şairi Namık Kemal sürgüne gö