Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sendikacı ....

Bekir Coşkun'dan güzel ve bir o kadar önemli bir yazı... Patronun sömürmesi yetmiyor…Sizi sömürecek birisini de kendiniz seçiyorsunuz…Biz buna “sendikacı” diyoruz… * Patrona benzemiyor..İşçiye de benzemiyor…İkisinin ortası…Parlak takım giyiyor diyelim, ama çorapları kısa baklava dilimli…İşçiler genelde cılızdır, bunun kemerinin üzerine sarkmış göbeği vardır ve sendikacının göbeği sonradan büyüdüğü için, portakala batırılmış iki kürdan gibi gider…Akşamları restoranlarda rakı içer…Memleket meselelerini anlatır sana, peynir kavun ile…En yüksek dozda sosyal olsun, siyasi olsun, kültürel olsun, her konuda derin bilgisi vardır, bağırarak konuşur, garson dinler gülümser… * Büyük ve lüks bir makam arabası vardır…Şoförü takım elbiseli, hatta daha şıktır… Koşar kapıyı açar… Ayıkken önce kıçı girer arabasına, restoran çıkışında önce kafası…Makam odası kocamandır ahşap kaplı ve görkemli bir büyük maun masa ile deri koltukları yine kocamandır…Birçok sekreteri vardır, birisi şişman…

ADAYIMIZI BİZ BELİRLEYELİM Cumhurbaşkanımız Kim Olsun?

Cumhurbaşkanımız Kim Olsun? Önümüzdeki yaz günlerinin, sadece mevsimsel sıcaklık değil yönetimsel bir sıcaklıkla iki kat bunaltıcı ve hararetli yaşanacağı malum. Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ön hazırlıkları başladı. Muhalefet liderleri ortak aday arayışında çalışmalarını yürütmekte, ismi öne çıkan ortak bir aday bulamadılar henüz. İktidar partisinde ise aday belirleme biraz olsun muhalefete göre kolay iki isim üzerinde duruluyor mevcut Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan. İlk defa halkın seçeceği Cumhurbaşkanını belirlemede siyasi iradenin etkin olacağı aşikar. İktidar, kim Cumhurbaşkanı olsun kararsızlığında, Muhalefet ise ortak aday bulalım uzlaşalım derdinde. Her iki kesimde kendi çevrelerinde bu işi için çalışıyor fakat önemli bir konu es geçiliyor yada önemsenmiyor. Halkın seçeceği Cumhurbaşkanını, seçim öncesi halktan bi taraf şekilde belirleme çalışmaları yetersiz ve itinasız bi çalışmadır. ADAYIMIZI BİZ BELİRLEYELİM

Zerzevat-ı Farikalar

Adalet mülkün temelinde kalmış kimsenin umurunda değil. Enkaz altında kalan hak hukuk insanlık üçlemesi vicdanı yetim bırakarak ezilmesine neden olmuş. Vicdan dan yoksun olarak yaratılmış kişiler fütursuzca saldırıda, ahkam kesmede. Bu alameti farika dediğimiz yaratılmışlar kendilerini üstün varlık olarak görmektedirler, gerçek ise bildikleri fakat hiç bir zaman yüzleşemedikleri kadar acıdır onlar için. Yüce Mevla geçici dünya zevkleri ve makamları ile onlara kurtuluş şansı vermiştir fakat onlar fıtratlarında ve genlerinde olduğu gibi ellerinde ki bu gücü ebedi zannedip zulmetmekte, güçsüz kalanın üstüne basmaktadırlar. HAK Allah tarafından insanoğluna verilmiş bir hediyedir. Bunun aksi veyahut eksiği mümkün değildir. Kendini üstün zanneden zerzevat-ı farikalar unutmamalıdır ki Hak'ın sahibi her zaman Hak'ını korur, gözetir. İki nefes arasında yaşadığımız bu geçici alemde, ebediyetimizin temellerini atmaktayız. Temelin sağlamlığı Hak ile mümkündür. Her bireyin iki Hak

Suçlu Kim ?

Yüce bir Dinden ulu bir Milletten, nasıl bir topluma dönüştük anlaması zor. Başımıza gelen her olayda birilerini suçlayıp duruyoruz. Yapılması gerekenler ne ise onları tespit edip yapmaktansa en kolay yolu seçip birilerini suçlarız. Sağcısı solcuyu, solcu sağcıyı, muhalefeti iktidarı, iktidarı muhalefeti, avukatı hakimi hakimi savcıyı v.s suçlar gider. Oysaki "Bir musibet bin nasihatten evladır" atasözünün torunları olarak yaşadıklarımızdan ders çıkarmamız gerekir. Kolayı seçmeden iftira boyutuna gelmeden suçlamalarımız. Yüreğimizi yakan SOMA faciasında böyle olmadı mı? Yandık diyen, neredeyse herkes birilerini suçladı. Suçlu kim demekten çözümü unuttuk ve bir daha can kaybı olmaması için neler yapılması gerekir sorusunu sormayı akıl edemedik. Suçlamalarımız o kadar gayri ahlaki boyuta geldi ki, Kara bir ekmek için canını veren madencilerimiz bile suçlanarak müstahak dendi. Olacak şey değil bu. Milletimizin en büyük özelliklerinden biri de kötü günlerde birlik ola

Tatlı bir ölüm mü teselli edecek !

Allah'tan gelene eyvallah der milletimiz. Kaderine razı gelir fakat ya kuldan gelene, kullardan gelene ne demeli. Onlarca can gitti birkaç saat içerisinde belki dahada gidecek. kim sorumlu bundan kim ve kimler hesap verecek. Tatlı bir ölüm mü teselli edecek!!! Evde babasını bekleyen yavruya kim cevap verecek "Babam Nerde" dediği zaman. Var mı bu yüreği taşıyabilecek siyasi yetkili her kim ise var mı? Onu bunu geçin artık beyler geride kalana sahip çıkıp, bu olayda sorumluluğu olan herkesin hesabını sormak gerekiyor. Ve en önemlisi bundan böyle "Kara Ölüm" olmaması için ne gerekiyorsa yapılmalı bir an önce, laf ile değil icraatla, yürekle, mantıkla yapılmalı.

Edepsizlik mi? Devlete Saygısızlık mı?

Metin Feyzioğlu mu edepsiz ? Başbakanın davranışımı yanlış ? Yada tüm bunlar bi tarafa Cumhurbaşkanına yapılan saygısızlık mı edepsizlik ? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamı olan Şerefli Cumhurbaşkanlığı, hiç bir şeye alet edilemez ve bulunduğu mekanda saygısızlık yapılamaz. Devlet adabı her kim olursa olsun kusursuz bir saygı gerektirir. Cumhurbaşkanının olduğu yerde, Devlet vardır ve Devlet her şeyden önce gelir. Adaletin olduğu yerde ukalaca bir tavır ile siyasete yakın konuşmak yanlış bir davranıştır. Yargı kararlarında siyaseti düşünmeden ve en önemlisi eğilmeden vermelidir. Bu bakış açısıyla Yargı merkezinde siyasete yaklaşmamak, siyasi tahrikler yapmamak lazım. Yargının merkezinde yapılmış yanlışlara ve tahriklere fevri ve Devlet adabına aykırı davranmamakta önemlidir. Sonuç istenmeyen kabul edilmeyen  davranışlara yol açabilir. Kanımca o koca salonda izlediğimiz oyunun mazlumu ve saygısızlığa uğrayanı Cumhurbaşkanımızdır. Cumhur'un Başkanının olduğu y

Dost sanma

Sanma sakın herkesi sen sadıkâne yâr olur  Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur  Sadıkâne belki ol âlemde serdar olur  Yâr olur ağyar olur serdar dildâr olur.  Yavuz Sultan Selim  Şiir yazmaya çalışanlara naçizane  bir örnek. Şiiri ne şekilde okursanız okuyun anlamı değişmiyor.

Kanlı Zaman - 11 Mayıs 2013 Saat 13:37

Türkiye Cumhuriyeti, tarih yaprakları 11 mayıs 2013 gösterdiğinde  tarihinin en kanlı saldırısını Reyhanlı'da yaşıyordu. Peş peşe iki saldırı olmuştu bomba yüklü araçların patlatılması ile. Saat 13:37 ilk patlama Reyhanlı Belediye  binası önünde. Saat 13:40 ikinci patlama PTT binası önünde. Resmi rakamlara göre 52 vatandaşımız hayatını kaybetmiş 146 kişide yaralanmıştı. Yazılı evraklarda rakamlar böyleydi gerçekte ise çok farklıydı. 52 ve 146 sayılarının gerçeği yansıtmadığını ve yaşanan dramın ne kadar büyük olduğunu Reyhanlı'da canı yananlar çok iyi biliyordu. Tuhaflıklar da vardı bu sahte sayılar arasında. Mesela, hiç Suriyeli yoktu 52 içerisinde. Oysaki Suriyelilerin her zaman yoğun olduğu ve seyyar satıcılık yaptıkları yerde patlamalar olmuştu. Ama hiç kimse o gün Suriyeliler neredeydi diye sormadı. Saldırıyı Suriye'nin yaptığı konusunda herkes hem fikir, fakat şüpheliler sadece Türk Vatandaşı... Tesadüfün böylesi, Reyhanlı'da ki 73 MOBESE Kamerasının

İhtilalin Son Durağı

Bugün 6 Mayıs Devrimci Sol gençliğin lideri Deniz Gezmişin ölüm yıl dönümü.  İhtilal günlerini yaşayanlar ve bilenler için manidar bir gün. Artık eskisi gibi bilinmez anlatılmaz ihtilal günleri . Yeni nesil bu yaşanmış gerçekliği bir roman gibi zanneder. Ya diğer taraf acıyı yüreğinde hissedenler? Mevzunun detayına girmeyeceğiz. İhtilallerde kullanılarak, karşı karşıya getirilerek yitirdiğimiz gençlerimizin ebedi istirahatgahlarında ki  ortak kaderlerine bakacağız. Yitik bir neslin ortak kaderini oluşturan Ankara Karşıyaka Mezarlığı. Hiçte sıradan bir mezarlık değildir burası. 12 Eylül Darbesi'nin en acıklı hikâyeleri Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda yatıyor. Acılar unutulmadı. Asılan ve öldürülen yüzlerce vatan evladı bugün Karşıyaka'da sırt sırta yatıyor. Ülkücü ve devrimcilerin fikir babaları ve efsane isimleri aynı yerde.  120 devrimci ile 50 ülkücünün son durağı burası. Devrimcisinden ülkücüsüne, vurulanından idam edilenine yüzlerce genc

Dost Dediğin Nasıl Ola

Mevlana'dan alıntı bir hikayesi var dostun, malumdur her dilde. Hikayeyi yazmayacağız fakat sonucu üzerinde mühürle neceğiz. Hikayenin sonunda baba, oğlunu dostuna tekrar gönderir "git hakaret et ikide tokat at" der. Oğul gider durduk yere yağdırır hakareti üstüne de tokat sallar. Bunun üzerine dost olan adam o belleklere kazınan, dersten öte ders veren cevabı gelir; derki  dost oğula "Git babana selam söyle biz bozmayız sarımsak tarlasını öle iki tokada.!" Daha ne denir bu söz üzerine. Dost dediğin böle olmalı işte cennet kapısından bile dostsuz geçmez dost olan....

Üç Heykel Bir Adam

Üç Heykel  İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Onlar için doğum günleri ve bayramlar, ilginç armağanlar göndererek birbirine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan

Siyasete Yeni Yüzler Geliyor

İktidar Partisi Ak Partinin aldığı son karar ile birlikte Cumhurbaşkanlığına ilk aday gayri resmi olarak açıklanmış oldu. Günlerdir süre gelen Abdullah Gül - Recep Tayyip Erdoğan ikilisinden hangisinin Cumhurbaşkanı olacağına karar verildi gibi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin aldığı 3 dönem kuralına devam kararı ile Cumhurbaşkanlığı koltuğuna aday olduğunu resmen olmasa da açıklamış oldu. Ak Partinin bu kuralı devam kararı ile siyaset sahnesine yeni yüzler dahil olacak. Tekrar vekil olamayacak 70 kadar ismin yerine yeni yüzler gelecek ve parti başkanlığına da büyük ihtimalle Numan Kurtulmuş getirilecek. Buraya kadar her şey gayet normal fakat Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını yetkisiz olarak kabul edeceğiniz hiç sanmıyorum. Bu nedenle önümüzdeki günlerde muhtemeldir ki Cumhurbaşkanlığının yetkisi artırılacak. Bu süreç Rus modelinde ki gibi emanetçi olacak Kurtulmuş sayesinde daha kolay ve istenilen yönde yapılacaktır. 12 yıl önce kurulduğunda Türk Siyaset Tar

Bir Varmış Bir Yokmuş

Ne tuhaf demi !! Bir anda yok olmak, oysa daha şimdi vardı.... Ellerinizle tuttuğunuz şeyin bir anda yok olması, metafizik değil bu düpedüz gerçek. Yaşamın acı tokadı bu. Akıl almaz bi şekilde bildiğiniz her şeyi unutturan bir yok oluştur bu. Var olmakla yok olmak arasında ne var? Cevap her kişide değişebilir fakat değişmeyen tek şey olandır. Film her zaman aynı sonla biter...YOK... Hayat da böyle değil midir, az öncelerden geriye kalan sadece yokluk hissi, boşluğun sonu, sessizlik.... Ne tuhaf demi... Bir Varmış Bir Yokmuş.