Ana içeriğe atla

YASAK....

YASAK....

Dünya Tarihinde herşey bir yasakla başladı.
Yasaklar, insanın bu Dünya’da varoluş sürecinin başlangıç noktasıdır.
Yasak meyveyi yiyen Adem ve Havva, cennet bahçesinden kovuldular.


İsyankarlığımız sonucunda “Yasaklar delinmek içindir.” diye geçiririz içimizden her zaman ve delmeye

çalışırız yasaklarımızı.


Kimimiz de yasaklara harfiyen uymaya çalışırız. Ama içimizde derinlerden bir ses, kırmızı ışıkta geçmenin,

girilmez bölgeye girmenin ve yasaların tersine gitmenin hazzının başka bir yerde olmadığını fısıldar bize. Bu

fısıltı yılan gibidir, Koynumuza sokulur bazen ve bizi ikilemde bırakır, kendi kendimize sordurur: “Acaba

yapsam mı?”

İnsanoğlunun maruz kaldığı ve uygulayıp deldiği yasaklar çeşit çeşittir.
Devletin koyduğu yasalar çerçevesindeki kurallar ve yasaklar,
Anne-babalarımızın bize küçükken yasakladığı şeyler,
Bir de bizim kendimize yasakladıklarımız veya yasaklamaya çalıştıklarımız vardır.


Pisikolojik araştırmalar sonucunda yasaklarla ilgili çıkan sonuçta; insanların kendilerini bir şeyden zorla

mahrum bırakmaya çalışmaları, onların o kendilerini mahrum bıraktıkları şeyi daha çok istemelerine sebep

oluyor.
Bir şeyi popüler yapmak istiyorsanız, önce onu yasaklamalısınız. insanlığın ilgisini çekmek için bundan daha

iyi bir yol varmıdır en etkili ve kolay yol.

Karar vermek lazım;
yasakları çiğneyip haz alamk mı?
kurallara tam olarak uyarak heycansız bir hayat mı?
daha cazip gelir.

VTK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu.

Namık Kemal Zindanı

Payas Kelesi Osmanlı İmparatorluğunun son yüz yılında ve Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında hapishane olarak da kullanılmıştır. Payas Kalesinin konumu ve dayanıklı yapısı ile bu görevi üstlendiğini düşünmekteyiz. Kalenin en ünlü misafiri kuşkusuz ki vatan şairi Namık Kemal'dir. 1873 yılında "Vatan Yahut Silistre" eserini sahneledikten sonra çıkan karar ile Kıbrıs Magosa'ya sürgün edilmiştir. Magosa sürgünü yolunda zamanın da buharlı gemilerin uğradığı ve önemli bir ticaret limanı olan Payas'a getirilmiş ve Payas Kalesi içerisinde bir hafta kadar tutularak Kıbrıs gemisinin gelmesi beklenmiştir. Namık Kemal'in kaldığı zindan; etrafı kalın duvarlar ile tamamen kapalı olan tek hayat kaynağı tavan kubbesindeki havalandırma deliği bulunan kalenin girişten sağ tarafında ki burcu idi. Fotoğrafta zindanın daha sonraları alt tarafında açılan giriş kapısı görünmektedir. vtk.

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?

HALİFELİK VAR MI? YOK MU? Son günlerde tartışılan ve basamak olarak kullanılmaya çalışılan Halifelik makamı ve Hilafet hakkında bilinen yanlışlar nelerdir? Kısa bir yazı ile bilgi verelim. Hilafeti tekrar getirme heveslisi olanlar iyi okusun da nasıl bir hayal ile avunup kandırıldıklarını görsünler. Halifelik, yerine geçen, ardından gelen anlamına gelmektedir. İslam dininde Peygamber efendimizden sonra oluşturulan yönetim makamıdır. Yani Halifelik şura’nın, danışman’ın, adaletli yönetimin olduğu Meclistir. Peygamberimiz bile kendiliğinden bir iş yapmayarak danışarak ve adalet çerçevesine sadık kalarak yönetim yapmıştır. Kendisinden sonra gelen dört halife de bu anlayışla İslam Devletini yönetmiş şura dan, danışma dan ve meclisten vazgeçmemiştir. 661 yılında dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatından sonra gerçek manada halifelik kalkmıştır, bitmiştir. HALİFELİĞİN TEKRAR GELMESİ 1263 yıl boyunca Halifelik kişisel amaçlar için kullanılan bir makam ve unvan olarak kalmıştır