Ana içeriğe atla

Sosyal Medya Uzmanlığı

Sosyal Medya Uzmanlığı

Toplumumuzda bir çok kişi kendini sosyal medya uzmanı, hatta uzmanından da öte ordinaryüs profesörü olarak görmektedir.

Azcık facebook kullanmasını bilen iki kelimeyi de yan yana koydu mu al sana sosyal medya uzmanı, fenomen, bilir kişi olu veriyor.
Sosyal medya ile ilgili en ufak fikri olmayan patronları ağlarına düşüren bu alameti farikalar sırf cepleri için sömürü faaliyetlerini lafazanlıkla ve ustalıkla yapıyorlar.

Sosyal Medya Uzmanlığının ana konusu iletişimdir. Kurumlar için büyük önem  taşıyan ve günümüzde bir meslek kolu haline gelen medya uzmanlığı ayaklar altına düşürülmüş, ağzı laf yapan herkesin uzman olduğu bir konu haline gelmiştir.

Vatandaşı ve müşteriyi tanımadan kalıplaşmış çalışma tarzları ile kopyala yapıştır mantığını uygulayan sözde medya uzmanlarımız; bu sektöre emek veren, kendini yetiştirmiş faydalı olan ve sosyal medya platformlarında özel kampanya kurguları geliştiren yöneten ve hizmet ettikleri kurumu tanıtan emekçilerin asalakları konumundadır.

Sözde uzmanlarımızın en büyük şansları kurumlarda yaptıkları işlerin ilk icracısı olmamalarıdır. Hazıra konan ve daha önce temelleri atılmış olan, alt yapısı yapılmış çalışmaların üzerine gelerek çalışıyor gözükmektedirler. Patronların büyük bölümünün bu sektöre uzak olması onlar için bulunmaz nimettir.

Uygulamanın esası olan insan faktörünün tanınması bu sektörün en can alıcı konusudur. Halktan kopuk ve burnu havada tabiri ile iş yapanlar patronların ve vatandaşların parasını sömürmekten ve zaman kaybına uğratmaktan başka işe yaramazlar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu.

Namık Kemal Zindanı

Payas Kelesi Osmanlı İmparatorluğunun son yüz yılında ve Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında hapishane olarak da kullanılmıştır. Payas Kalesinin konumu ve dayanıklı yapısı ile bu görevi üstlendiğini düşünmekteyiz. Kalenin en ünlü misafiri kuşkusuz ki vatan şairi Namık Kemal'dir. 1873 yılında "Vatan Yahut Silistre" eserini sahneledikten sonra çıkan karar ile Kıbrıs Magosa'ya sürgün edilmiştir. Magosa sürgünü yolunda zamanın da buharlı gemilerin uğradığı ve önemli bir ticaret limanı olan Payas'a getirilmiş ve Payas Kalesi içerisinde bir hafta kadar tutularak Kıbrıs gemisinin gelmesi beklenmiştir. Namık Kemal'in kaldığı zindan; etrafı kalın duvarlar ile tamamen kapalı olan tek hayat kaynağı tavan kubbesindeki havalandırma deliği bulunan kalenin girişten sağ tarafında ki burcu idi. Fotoğrafta zindanın daha sonraları alt tarafında açılan giriş kapısı görünmektedir. vtk.

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?

HALİFELİK VAR MI? YOK MU? Son günlerde tartışılan ve basamak olarak kullanılmaya çalışılan Halifelik makamı ve Hilafet hakkında bilinen yanlışlar nelerdir? Kısa bir yazı ile bilgi verelim. Hilafeti tekrar getirme heveslisi olanlar iyi okusun da nasıl bir hayal ile avunup kandırıldıklarını görsünler. Halifelik, yerine geçen, ardından gelen anlamına gelmektedir. İslam dininde Peygamber efendimizden sonra oluşturulan yönetim makamıdır. Yani Halifelik şura’nın, danışman’ın, adaletli yönetimin olduğu Meclistir. Peygamberimiz bile kendiliğinden bir iş yapmayarak danışarak ve adalet çerçevesine sadık kalarak yönetim yapmıştır. Kendisinden sonra gelen dört halife de bu anlayışla İslam Devletini yönetmiş şura dan, danışma dan ve meclisten vazgeçmemiştir. 661 yılında dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatından sonra gerçek manada halifelik kalkmıştır, bitmiştir. HALİFELİĞİN TEKRAR GELMESİ 1263 yıl boyunca Halifelik kişisel amaçlar için kullanılan bir makam ve unvan olarak kalmıştır