Ana içeriğe atla

Oyunun adı "Bir Taşla Birkaç Kuş Vurma"

Nede güzel demiş Arif Nihat Asya, içimizdeki o coşkun milliyetçilik değerini betimlemiş.

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım! 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 

Sana benim gözümle bakmayanın 
Mezarını kazacağım. 
Seni selâmlamadan uçan kuşun 
Yuvasını bozacağım. 

Ülkemiz iki kutba ayrılmış durumda, hiçbir bahanenin ve hiçbir gerekçenin kabul edilemeyeceği Bayrağımıza yapılan saygısızlık ülkemiz üzerine oynanan oyunlardan biri ve en adisi.

Senaristler yazmış oyunu. Oyunun adı bir taşla birkaç kuş vurma oyunu terör örgütü mensupları son bir aydır sürekli bir hezeyan içerisinde yolları kapatmakta belirli yerlerde gösteri yapmakta, açılım veya kapalım bahane bunun nedeni hint keneviri hasadı olabilir mi acaba.
Bu fütursuzca yapılan eylemlerin sonuncusu namahreme el uzatmak oldu. Değersiz yaratık topluluğu askeri üste girip Şanlı Bayrağımıza el sürdü.
Bana öle geliyor ki bu izlediğimiz filmin en can alıcı sahnesi ve altın vuruşu.

Bayrak direğine tırmanan o değersiz yaratık bu cesareti nereden aldı? şunu çok iyi biliyoruz o toplum tabiatı gereği korkak basiretsiz ve düşüncesiz bir toplumdur. Direğe çıkan kişi bence fedaidir. kimin fedaisi bilemem ama önümüzdeki günlerde yaşayacağımız siyasi manipülasyonların hizmetkarı olduğu açık.

O kirli eller kırılmalı mı evet hemde en acımasız şekilde. Senaryo gereği o ortamda bulunan kolluk kuvvetleri yapılması gereken tek şeyi yapamadılar. Nedeni gün gibi açık emir izleme noktasındaydı. Rolleri görevden alınarak ve disiplin cezasıyla son bulacak. 

Ha şu da var eğer vurulsaydı o değersiz, sonuç ülke genelinde yapılacak gösteriler taşkınlıklar kürt ayaklanmaları olacaktı.
Vurulmadı! sonucu terör üzerinde gidilmesinin haklı bir bahanesi ortaya çıkarıldı, ve siyasi olarak milliyetçi düşünceler cezbedilmeye başlanacak.

DİKKAT!!!
Oynanan bu oyunla huzur içerisinde yaşamak isteyen ülkemin insanları kargaşaya çekilmek isteniyor. Galeyana getirilip Vatan Millet Sakarya duygusu ile meydanlara sürükleniyor değeri olan insanlar. 
Lütfen dikkatli ve sağ duyulu olalım ne gaza gelip yıkalım nede suspus olalım.

vtk.















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu.

Namık Kemal Zindanı

Payas Kelesi Osmanlı İmparatorluğunun son yüz yılında ve Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında hapishane olarak da kullanılmıştır. Payas Kalesinin konumu ve dayanıklı yapısı ile bu görevi üstlendiğini düşünmekteyiz. Kalenin en ünlü misafiri kuşkusuz ki vatan şairi Namık Kemal'dir. 1873 yılında "Vatan Yahut Silistre" eserini sahneledikten sonra çıkan karar ile Kıbrıs Magosa'ya sürgün edilmiştir. Magosa sürgünü yolunda zamanın da buharlı gemilerin uğradığı ve önemli bir ticaret limanı olan Payas'a getirilmiş ve Payas Kalesi içerisinde bir hafta kadar tutularak Kıbrıs gemisinin gelmesi beklenmiştir. Namık Kemal'in kaldığı zindan; etrafı kalın duvarlar ile tamamen kapalı olan tek hayat kaynağı tavan kubbesindeki havalandırma deliği bulunan kalenin girişten sağ tarafında ki burcu idi. Fotoğrafta zindanın daha sonraları alt tarafında açılan giriş kapısı görünmektedir. vtk.

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?

HALİFELİK VAR MI? YOK MU? Son günlerde tartışılan ve basamak olarak kullanılmaya çalışılan Halifelik makamı ve Hilafet hakkında bilinen yanlışlar nelerdir? Kısa bir yazı ile bilgi verelim. Hilafeti tekrar getirme heveslisi olanlar iyi okusun da nasıl bir hayal ile avunup kandırıldıklarını görsünler. Halifelik, yerine geçen, ardından gelen anlamına gelmektedir. İslam dininde Peygamber efendimizden sonra oluşturulan yönetim makamıdır. Yani Halifelik şura’nın, danışman’ın, adaletli yönetimin olduğu Meclistir. Peygamberimiz bile kendiliğinden bir iş yapmayarak danışarak ve adalet çerçevesine sadık kalarak yönetim yapmıştır. Kendisinden sonra gelen dört halife de bu anlayışla İslam Devletini yönetmiş şura dan, danışma dan ve meclisten vazgeçmemiştir. 661 yılında dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatından sonra gerçek manada halifelik kalkmıştır, bitmiştir. HALİFELİĞİN TEKRAR GELMESİ 1263 yıl boyunca Halifelik kişisel amaçlar için kullanılan bir makam ve unvan olarak kalmıştır