Ana içeriğe atla

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?

HALİFELİK VAR MI? YOK MU?
Son günlerde tartışılan ve basamak olarak kullanılmaya çalışılan Halifelik makamı ve Hilafet hakkında bilinen yanlışlar nelerdir? Kısa bir yazı ile bilgi verelim.
Hilafeti tekrar getirme heveslisi olanlar iyi okusun da nasıl bir hayal ile avunup kandırıldıklarını görsünler.
Halifelik, yerine geçen, ardından gelen anlamına gelmektedir.
İslam dininde Peygamber efendimizden sonra oluşturulan yönetim makamıdır.
Yani Halifelik şura’nın, danışman’ın, adaletli yönetimin olduğu Meclistir.
Peygamberimiz bile kendiliğinden bir iş yapmayarak danışarak ve adalet çerçevesine sadık kalarak yönetim yapmıştır. Kendisinden sonra gelen dört halife de bu anlayışla İslam Devletini yönetmiş şura dan, danışma dan ve meclisten vazgeçmemiştir.
661 yılında dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatından sonra gerçek manada halifelik kalkmıştır, bitmiştir.
HALİFELİĞİN TEKRAR GELMESİ
1263 yıl boyunca Halifelik kişisel amaçlar için kullanılan bir makam ve unvan olarak kalmıştır sadece.
3 Mart 1924 yılında TBMM 431 No’lu Kanun’un 1. Maddesi ile gerçek manada halifeliği hak ettiği şekilde tekrar gün yüzüne çıkarmıştır.
“Halife hal’edilmiştir. Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.”
Günümüz Türkçesiyle karşılığı:
“Halife görevinden alınmıştır. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyetin anlam ve kavramı içinde esasen varolduğundan/saklı olduğundan hilafet makamı kaldırılmıştır.”
Bu demektir ki; Halifelik, asıl anlamı ve doğru kullanışı ile Büyük Millet Meclisi tarafından yürütülmektedir. Bu nedenle Halife görevden alınmış ve Halifelik Makamı kaldırılmıştır.
Peki Hilafetin tekrar getirilmesi mümkün mü?
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi var olduğu sürece mümkün değildir.
Çünkü Halifelik 3 Mart 1924’te hukuken “hal’edilmiştir”, “ilga edilmiştir”, yani kaldırılmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu....

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması Şehzade Beyazıt'ın, kendisine dost gözüken baş düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyle ve kardeşi Selim (sonradan II. Selim)'le tutuştuğu Konya Savaşı'nda yenilgiye uğraması, O'nun hayatına mal oldu. Her ne kadar Beyazıt, sonradan pişmanlık duyarak "babası"ndan af ve özür dileyen mektuplar yazmışsa da, bunlar da Lala Mustafa Paşa'nın adamları tarafından ele geçirilerek yok edildi ve Kanunî'ye eriştirilmedi. Sonunda Beyazıt, îran Şahı Tahmasb'a sığınmak zorunda kaldı. Tahmasb, önce şehzadeyi çok iyi kabul etmiş, fakat sonradan, Osmanlı saltanatının tek adayı Şehzade Selim'in dostluğunu ve minnetini kazanmak düşüncesiyle, O'nu, istanbul'dan gelen Selim'in adamlarına teslim ederek, 25 eylül 1561'de öldürülmesine sebep olmuştur. Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını  {takma adını)  kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakar...

BEYİNSİZ İNSAN OLUR MU?

Beyin kendi iradesi ile kafatasını terk edebiliyor. Mükemmel ötesi bir yapıya sahip olan insanoğlu beyni umutsuz vakkalar ile karşılaştığında kendi kendini tamamen iradesini kullanarak imha edebiliyor. Fiziksel bütünü insan kafatası içerisinde bulunan beyin, bireyden umudunu kestiğinde o kapalı kafatası içerisinden çıkıyor ve kafatası içerisini tamamen boş bırakıyor. Eskiden bunu mankurtlaştırma ile yapabiliyorlardı fakat günümüzde işkencesiz şekilde daha kolay yapılır oldu. Çünkü irade sahibi beyin içinde bulunduğu kütlenin maltolojisine dayanamaz oldu. Örnek ver diye söylediğinizi duyar gibiyim, uzaklara bakmayın ülkemizde milyonlarca "BEYİNSİZ İNSAN VAR". Düşünemeyen, duyduğunu algılayamayan ve irade yoksunu sırf fizyolojik beden kütlesi ile aramızda yaşayan milyonlarca insan var. vtk.