Ana içeriğe atla

Kerkük Katliamı





Kerkük Türkmen Katliamı

Her türlü mahrumiyet içinde varlıklarını günümüze kadar sürdüren Türkmenler, çeşitli yönetimler tarafından zaman zaman soykırımlara maruz kalmışlardır. 1924, 1939, 1946, 1959, 1980 ve 1991 yıllarında Türkmenler unutulması mümkün olmayan acılı günler yaşamışlardır. Bunların arasında 14 Temmuz 1959 tarihinde Kerkük’te meydana gelen soykırım, Türkmenlerin yaşadığı en büyük facialardan biridir.

Mesut Barzani’nin Babası Molla Mustafa Barzani kendisine bağlı olan kürt gruplar ve 1958 devrimi ile iktidara gelen General Abdülkerim Kasım ile birlikte ortaklaşa gerçekleştirdiği planlı katliam ile Kerkük'te yaşayan Türkmenleri yok etmeye çalışmışlardır.

Tarihe ‘Kerkük Katliamı’ olarak geçen bu soykırımda, insanlık dışı vahşetler yaşanmıştır. Irak’ta cumhuriyetin ilanının birinci yıl dönümünde kutlama şenliklerine katılmak gayesiyle Türkmen halkı, millî giysileri ile sokağa çıkmışlardı. Ancak törenin başlaması ile birlikte, gözü dönmüş câniler, silahsız olan Türkmenlere saldırıya geçmişlerdi. Silahların patlaması ile birlikte, sinsice hazırlanmış korkunç bir soykırım planını sahneye koymuşlardı.

Soykırım planına göre, önceleri sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Her zaman yasalara saygılı olan Türkmenler de bu çağrıya uyarak evlerine çekilmişlerdir. Ardından Türkmen ileri gelenleri, birer ikişer evlerinden alınarak Kerkük kışlasına götürülmüşlerdi. Burada kurulan sözde halk mahkemelerinde, alay ve hakaretlere maruz kalan Türkmenlerin değerli şahsiyetleri, 5–10 dakikalık süre zarfında yargılanmışlar ve kurşuna dizilmişlerdir. Bu da yetmemiş, Türkmen şehitlerinin cesetleri, ip veya sicim aracılığı ile motorlu araçlara bağlanmış, cadde ve sokaklarda dolaştırılarak sürüklenmiş ve parçalanmıştır. Üç gün üç gece süren bu can pazarında kimi Türkmen şehidinin cesedi üç gün süreyle kızgın güneşin altında elektrik direklerinde asılı durmuştur. Kiminin gözleri oyulmuş; kimileri diri diri toprağa gömülmüştür.

Türkemen lideri Ata Hayrullah’ın etlerini keserek, Kürtçe konuşarak 'TURANCILARIN, TÜRKÇÜLERİN LİDERİ ATA HAYRULLANIN ETİNİN KİLOSU 5 FİLİS (kuruş), ALAN VAR MI..' diye bağırarak, gülerek alay ederek, ve Atanın etlerini etrafta olan hayvanların önüne atmaya başlamışlardır.
Hangi millet bunu dünyada yapmıştır, hangi insanlık bunu kabul eder, insanın eti kesilip, parçalanarak satılır mı? Hayvanata atılır mı?

Kerkük katliamında soydaşlarımız, kürtler tarafından topluca şehit edilmişler, bu işkence ve katliama Irak hükümetinin ikinci ordu birlikleri de destek çıkmıştı.

Kerkük’e sokulan kamyonlar dolusu militan ve yağmacı, kentin alışveriş merkezlerini, çarşı ve pazarlarını yağmalamışlar. Böylece üç gün süren sokağa çıkma yasağı boyunca, Türkmenlere ait yüzlerce işyeri ve mağaza talan edilmiş, kamyonlara doldurulan beyaz eşyalar, mobilyalar Irak’ın kuzey kentlerine götürülmüştür.

Ve ne ilginçtir ki 1959 yılında meydana gelen bu katliama ana yurt erkleri sessiz kalmış sessizlikte yetmemiş ses kesmiştir. Zamanın hükümetinin aldığı karar çok ilginçtir.
“ Bakanlar Kurulu 21 Ekim 1959 tarihinde aldığı kararla, 14-16 Temmuz 1959 tarihinde Irak’ın Kerkük bölgesinde Türklerin katliamı ile sona eren olaylarla ilgili resim, film ve sair dokümanların Türkiye’ye girmesi veya dağıtılması yasaklandı.”

Kerkük Katliamı’nın üzerinden 55 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu vahşetin izleri hala silinmemiş, 

Sonuç olarak 14 Temmuz 1959 katliamında geriye kalan yine Türkmen katliamıdır.

Irak’ın kurucu unsuru olan Türkmenler açık hedef halindedir. Türkmenlerin bölgede korunması için gerekli tedbirlerin alınmaması yıllar içerisinde katliamların ve vahşetlerin devam etmesine neden olmuştur.
Yeni icat edilen terör örgütü IŞİD tarafından da sadece Türkmenler üzerine gidildiği ve yok edilmeye çalışıldığı aşikârdır. 

Erk sahipleri artık sessiz kalmamalı, onlarca yıldır sessiz kalanlar Türkmen katliamlarının sorumlusudur. Bölgede etkin olacak Türk varlığı ülkemiz için en büyük güvencedir. Ve aynı zamanda bölgenin de huzur içerisinde olmasının tek koşulu etkin ve güçlü  Türkiye’dir.


Şehit Edilen Türkmen Liderler




  



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu....

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması Şehzade Beyazıt'ın, kendisine dost gözüken baş düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyle ve kardeşi Selim (sonradan II. Selim)'le tutuştuğu Konya Savaşı'nda yenilgiye uğraması, O'nun hayatına mal oldu. Her ne kadar Beyazıt, sonradan pişmanlık duyarak "babası"ndan af ve özür dileyen mektuplar yazmışsa da, bunlar da Lala Mustafa Paşa'nın adamları tarafından ele geçirilerek yok edildi ve Kanunî'ye eriştirilmedi. Sonunda Beyazıt, îran Şahı Tahmasb'a sığınmak zorunda kaldı. Tahmasb, önce şehzadeyi çok iyi kabul etmiş, fakat sonradan, Osmanlı saltanatının tek adayı Şehzade Selim'in dostluğunu ve minnetini kazanmak düşüncesiyle, O'nu, istanbul'dan gelen Selim'in adamlarına teslim ederek, 25 eylül 1561'de öldürülmesine sebep olmuştur. Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını  {takma adını)  kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakar...

BEYİNSİZ İNSAN OLUR MU?

Beyin kendi iradesi ile kafatasını terk edebiliyor. Mükemmel ötesi bir yapıya sahip olan insanoğlu beyni umutsuz vakkalar ile karşılaştığında kendi kendini tamamen iradesini kullanarak imha edebiliyor. Fiziksel bütünü insan kafatası içerisinde bulunan beyin, bireyden umudunu kestiğinde o kapalı kafatası içerisinden çıkıyor ve kafatası içerisini tamamen boş bırakıyor. Eskiden bunu mankurtlaştırma ile yapabiliyorlardı fakat günümüzde işkencesiz şekilde daha kolay yapılır oldu. Çünkü irade sahibi beyin içinde bulunduğu kütlenin maltolojisine dayanamaz oldu. Örnek ver diye söylediğinizi duyar gibiyim, uzaklara bakmayın ülkemizde milyonlarca "BEYİNSİZ İNSAN VAR". Düşünemeyen, duyduğunu algılayamayan ve irade yoksunu sırf fizyolojik beden kütlesi ile aramızda yaşayan milyonlarca insan var. vtk.