Ana içeriğe atla

Hepimiz Emrinizdeyiz Paşam



Hepimiz Emrinizdeyiz Paşam
Mustafa Kemal tutuklanmayı beklemektedir. Karabekir Paşa odaya girerek Mustafa Kemal Paşa’yı saygıyla selamlar ve şunları söyler:
“- Kumandamda bulunan zabitan ve efradın hürmet ve tanzimlerini arza geldim. Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de muhterem kumandanımsınız. Kolordu komutanına mahsus araba ile maiyetinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz.”
Mustafa Kemal Karabekir’in boynuna sarılarak bu eski arkadaşını birkaç kez öper. Kurtuluşun yıldızı o gün Erzurum’daki tarihi konakta parlamıştır. Bu olaydan sonra da Kâzım Karabekir ile Mustafa Kemal arasındaki haberleşme düzenli olarak devam etmiştir.
10 Temmuz’da toplanan Erzurum Kongresi’nin Türk Milli Mücadelesindeki yeri ve önemi çok büyük olmuştur. Bu kongrenin Temsil Heyeti’ne seçilen Karabekir, Sivas Kongresi çalışmalarını da yakından takip etmiş ve kongrenin aldığı kararları desteklemiştir.
Milli Mücadele hareketi boyunca Edirne Milletvekili ve Doğu Cephesi Komutanı olarak görev yapmıştır. 1920’de Ermenilerce işgal edilen doğu illerini geri aldıktan sonra 31 Ekim 1920’de Ferikliğe (Korgeneralliğe) yükseltildi. 2 Aralık 1920’de Ermenilerle Gümrü anlaşmasını imzaladı. Rus ve Kafkasya Hükümetleri ile yapılan Kars Antlaşmasına ait görüşmeleri Ankara Hükümeti Murahhas Heyeti Başkanı olarak başarıyla sonuçlandırdı.
Doğudaki başarının ardından Batı Anadolu’daki Orduların başarılarını sağlamak üzere, doğudaki ordunun büyük kısmının askeri güç ve mühimmatını Mustafa Kemal’in ordusuna sevk etti.
Karabekir doğuda bulunduğu sürece yalnız askeri ve siyasi alandaki eğitim sahasında da çok büyük hizmetler yapmıştır. Ermenilerce katledilen ailelerin yetim yavrularına gerçek bir baba olmuş 4000 Erkek 2000 Kız evladı sefaletten kurtarmış ve vatana faydalı meslek sahibi bireyler haline getirmiştir. Çocukların eğitiminin yanı sıra halkın eğitimi ile de uğraşmıştır. Erzurum ve Sarıkamış’ta okullar kurmuştur.
21 Kasım 1923′de “Milli Mücadelemizde Siyasi ve Savaş Yararlılığı” görülenlere verilen yeşil ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurt ve Çakalın Hikayesi

Kurt bir gün dolaşmaya çıkar yolda Çakala rastlar… Çakal halsiz yorgun yatmaktadır... Kurt çakala sorar ne oldu nedir bu hal... Çakal, Kurt kardeş açlıktan ölüyorum bana yardım et… Kurt bunun üzerine Çakala takıl peşime der... Bir süre gittikten sonra çayırda bir at sürüsüne rastlarlar... Kurt, Çakal’a döner… Çakal gözlerime bak gözlerimden ateş çıkıyor mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince, Kurt Çakal’a bir tokat atar gözlerinden ateş fışkırıyor diyeceksin der... Çakal tamam abi gözlerinden ateş fışkırıyor diye cevap verir... Kurt tekrar sorar çakal tüylerim diken diken oldu mu der... Çakal bilmiyorum abi deyince tekrar tokat’ı yer ve tüylerin diken diken oldu diyeceksin der Kurt... Çakal tamam abi tüylerin diken diken oldu der... Nihayetinde Kurt At sürüsüne dalar ve oradan bir tay kapar çakala bırakır ardında çeker gider... Karnı doyan Çakal havalı havalı dolaşmaya çıkar yolda karşısına tilki çıkar... Tilkide aç susuz yatmaktadır... Çakal sorar tilki kardeş ne oldu....

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması

Kanuni Sultan Süleyman'ın Oğlu Şehzade Beyazıt'la Yazışması Şehzade Beyazıt'ın, kendisine dost gözüken baş düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyle ve kardeşi Selim (sonradan II. Selim)'le tutuştuğu Konya Savaşı'nda yenilgiye uğraması, O'nun hayatına mal oldu. Her ne kadar Beyazıt, sonradan pişmanlık duyarak "babası"ndan af ve özür dileyen mektuplar yazmışsa da, bunlar da Lala Mustafa Paşa'nın adamları tarafından ele geçirilerek yok edildi ve Kanunî'ye eriştirilmedi. Sonunda Beyazıt, îran Şahı Tahmasb'a sığınmak zorunda kaldı. Tahmasb, önce şehzadeyi çok iyi kabul etmiş, fakat sonradan, Osmanlı saltanatının tek adayı Şehzade Selim'in dostluğunu ve minnetini kazanmak düşüncesiyle, O'nu, istanbul'dan gelen Selim'in adamlarına teslim ederek, 25 eylül 1561'de öldürülmesine sebep olmuştur. Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını  {takma adını)  kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakar...

BEYİNSİZ İNSAN OLUR MU?

Beyin kendi iradesi ile kafatasını terk edebiliyor. Mükemmel ötesi bir yapıya sahip olan insanoğlu beyni umutsuz vakkalar ile karşılaştığında kendi kendini tamamen iradesini kullanarak imha edebiliyor. Fiziksel bütünü insan kafatası içerisinde bulunan beyin, bireyden umudunu kestiğinde o kapalı kafatası içerisinden çıkıyor ve kafatası içerisini tamamen boş bırakıyor. Eskiden bunu mankurtlaştırma ile yapabiliyorlardı fakat günümüzde işkencesiz şekilde daha kolay yapılır oldu. Çünkü irade sahibi beyin içinde bulunduğu kütlenin maltolojisine dayanamaz oldu. Örnek ver diye söylediğinizi duyar gibiyim, uzaklara bakmayın ülkemizde milyonlarca "BEYİNSİZ İNSAN VAR". Düşünemeyen, duyduğunu algılayamayan ve irade yoksunu sırf fizyolojik beden kütlesi ile aramızda yaşayan milyonlarca insan var. vtk.