Ele geçen şeyin tadı, tuzu, değeri, oraya varmak için çekilen yol zahmeti kadardır.
Çölün tozunu yutmayan, dilini dudağını çöl güneşinde çatlatmayan zemzemin lezzetini bilemez.
Ömür boyu hayalini kurmayan Kabe'nin kadrini tartamaz.
O halde önce yan ki su seni kandırsın, acık ki ekmek damağında bir lezzet bıraksın.
Özle ki bulduğunda gerçekten bulmuş olasın.
Hiç bir zaman geç kalmadınız, kaç kere yoldan dönmüş de olsanız,
kaç kere döndürülmüş de olsanız,
dünyanın bütün günahını taşıyor da olsanız,
hayatınızdaki her şeyden kendinizi suçlu hissediyor da olsanız,
kendinizin ‘Yüreğiniz’ tarafından kabul edileceğine inanmıyor olsanız da siz yine de ‘kendinize-Yüreğinize’ yürüyünüz.
Hiç kimse size inanmasa da siz kendinize inanın.
Küle döndüysen, güle dönmeyi bekle. Geçmişte küle dönüştüğünü değil, küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret.
Yenik düşüyor san özlemlerine aldırma, kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset.
Işıklar sönmüşse ve karanlıksa ona da aldırma, ay ışığını seyret.
SABRET! Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun.
Sabret ki her şey gönlünce olsun.
İnsanların çoğu için hakikat çok rahatsız edicidir; zira hakikat onların kendi nefsinin özüne ışık tutar. Zayıflıkları, hilekarlıkları, aczleri, çirkinlikleri görünür hale gelir. İnsanlar kendi cehaletlerine saklanır ve görmeyi reddederler. Kendi çilelerini, hayatlarının geri kalan kısmı boyunca şeytanın hiç bitmek bilmeyen dairesinde kalmayı tercih ederler. Kısa ömürlü, yapay mutluluk ve sürekli ıstıraptan pişmanlık ve işkence onların hayat boyu refakatçisi olacaktır.
Çölün tozunu yutmayan, dilini dudağını çöl güneşinde çatlatmayan zemzemin lezzetini bilemez.
Ömür boyu hayalini kurmayan Kabe'nin kadrini tartamaz.
O halde önce yan ki su seni kandırsın, acık ki ekmek damağında bir lezzet bıraksın.
Özle ki bulduğunda gerçekten bulmuş olasın.
Hiç bir zaman geç kalmadınız, kaç kere yoldan dönmüş de olsanız,
kaç kere döndürülmüş de olsanız,
dünyanın bütün günahını taşıyor da olsanız,
hayatınızdaki her şeyden kendinizi suçlu hissediyor da olsanız,
kendinizin ‘Yüreğiniz’ tarafından kabul edileceğine inanmıyor olsanız da siz yine de ‘kendinize-Yüreğinize’ yürüyünüz.
Hiç kimse size inanmasa da siz kendinize inanın.
Küle döndüysen, güle dönmeyi bekle. Geçmişte küle dönüştüğünü değil, küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret.
Yenik düşüyor san özlemlerine aldırma, kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset.
Işıklar sönmüşse ve karanlıksa ona da aldırma, ay ışığını seyret.
SABRET! Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun.
Sabret ki her şey gönlünce olsun.
- Yüz binlerce birbirine benzeyenleri seyret de aralarında ki yetmiş yıllık farka dikkat et. İki şey birbirine benzeyebilir: Acı su da berraktır, tatlı su da…
- Adalet nedir? – Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? – Dikene su vermek.
İnsanların çoğu için hakikat çok rahatsız edicidir; zira hakikat onların kendi nefsinin özüne ışık tutar. Zayıflıkları, hilekarlıkları, aczleri, çirkinlikleri görünür hale gelir. İnsanlar kendi cehaletlerine saklanır ve görmeyi reddederler. Kendi çilelerini, hayatlarının geri kalan kısmı boyunca şeytanın hiç bitmek bilmeyen dairesinde kalmayı tercih ederler. Kısa ömürlü, yapay mutluluk ve sürekli ıstıraptan pişmanlık ve işkence onların hayat boyu refakatçisi olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder